ilber ortaylı yazıları-2 kaynak: milliyet gazetesi
Fransa’da Yüzbaşı Alfred Dreyfus düzmece
bir mahkemede vatan hainliği suçlamasıyla yargılanmıştı. Türkiye’de ordu ne
imparatorluk ne de cumhuriyet devrinde Dreyfus tipi bir skandal ve eylemle
tanışmıştır
Avrupa toplumları 16’ncı yüzyıldaki St.
Bartolemi katliamı, 1618-1648 arasında Almanca konuşan ülkeleri kapsayan
Protestan-Katolik kavgasıyla, yani 30 yıl savaşlarıyla sarsıldı. Fakat aynı
toplumun bireylerini de dini ve etnik nedenlerle değil, düpedüz ideolojik eksen
etrafında birbiriyle kapışması galiba daha çok yakın zamanların Fransa’sına
mahsustur. 1871 Paris Komünü komünist devrimin miladı sayılır. Fransa gerçek
anlamda ikiye ayrılmıştı; Versailles’da üslenen ve işgalci Almanya’dan çok
Paris’in içinde mevzilenen komün devrimcilerini düşman bilen bir Fransa vardı.
Komün yenildi.
Hiç umulmadık bir olaysa 1894 yılında
Yahudi asıllı bir yüzbaşıyı grotesk, düzmece, gülünç bir mahkeme sonucu vatan
haini olarak cezalandıran işlemle başladı. Yüzbaşı Alfred Dreyfus genelkurmayda
çalışan düzgün bir subaydı. Bazı Fransız silahlarının yeni teknik özelliklerini
Almanlara bildirmekle suçlanıyordu. Guyana açıklarındaki Şeytan Adası’na
müebbet hapis mahkumu olarak gönderildi. Ortalık alevlendi fakat bir müddet
sonra sükûnet avdet etti. Dreyfus’ün uğradığı haksızlık unutulacak gibiydi.
Zola’nın makalesi
Dört yıl sonra 13 Ocak tarihli L’Aurore
gazetesi, ünlü yazar Emile Zola’nın ilk sayfayı kaplayan makalesi ile
yayımlandı. “J’accuse! / İtham Ediyorum!” başlıklı makale yüzbaşının
masumiyetini savunuyor, genelkurmayı ve
yargıçları suçluyor ve yeniden yargılama istiyordu. Böylelikle Dreyfus’ü tutan
ürkek kalabalığın vicdanını Emile Zola seslendirmişti. Kendisine, yakın
gelecekteki Fransa’yı yönetecek Clemanceau, Jean Jaures gibi politikacılar da
destek oldu.
Zola bir sosyalist miydi? Evet. Laikti,
edebiyattaki rolünü, ünlü Marksist Plehanov “natüralist materyalizm” diye
betimleyip adamakıllı tenkit eder. Ordu onu mahkemeye verince, Zola mahkum
edildi, temyiz safhasından önce de İngiltere’ye sığındı.
Sokak birbirine girmişti. Aileler bile
bölünmüş, kardeşler birbirine düşman olmuştu. Din ve laiklik, kozmopolitizm ve
aşırı milliyetçilik, Fransız İhtilali’nin getirdiği kardeşlik ilkeleriyle
ortaçağdan kalma Yahudi düşmanlığı birbirine girmişti. Fransa’nın bu halini
seyreden Avusturyalı Yahudi gazeteci Theodor Herzl kararını verdi; kendisinin
de savunduğu laik, dini önyargılardan kurtulmuş bir toplum pek
gerçekleşemeyecekti. Hele Yahudiler için bu söz konusu olamazdı. Çözüm Yahudi
Devleti’nin kurulmasındaydı. “Juden Staat / Yahudi Devleti” tezini çok geçmeden
bastırdı. Avrupa’nın kibar ve okumuş Yahudi çevrelerinde taraftar bulamadıysa
da Doğu Avrupa Yahudiliği kendisini alkışladı. Fransa’da Dreyfus olayı ve
güçlenen antisemitizm modern siyonizmi yaratmıştı.
Siyonizmin yayılma hızı antisemitizmin
yayılmasıyla atbaşı gitti. Çarlık Rusya polisi “Zion Protokolü” denen sözde
Siyonist ilkeleri içeren çakma bir kitabı da ortaya attı. Olayların neticesinde
sağ cenah geriledi ama Dreyfus’ün cezası sadece hafifletildi. Zola dönmüştü.
1902’de oturduğu apartmanda, duman zehirlenmesi sebebiyle öldü. Taraftarları
evin bacasını tıkayanların Yahudi düşmanı muhafazakarlar olduğunu iddia
etmişti. Sonra asıl casusun Estherhazy adlı bir subay olduğu kendi itirafıyla
da sabit oldu.
Kavga devam etti
Dreyfus affedilip itibarı iade edilse de
onu suçlayanlar ve suçlamayanların kavgası devam etti. Fransız ordusu bütün
kıta Avrupa’sı ordularına kendi Dreyfus düşmanlığını da yaymıştı. Bu sadece o
zamanla sınırlı değildi, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında, Yunanistan’daki ünlü
sosyalist lider Lambrakis’e suikast tertipleyen askerlerin bazıları dahi
Dreyfus’ün suçlu olduğunu söylemişti.
Yerli yersiz suçlamalarla komutanlarımızı
kendi kafalarındaki kalıplara yerleştirenlere belirtmek gerekir; Türkiye’de
ordu ne imparatorluk ne de cumhuriyet devrinde Dreyfus tipi bir skandal ve
eylemle tanışmıştır.
Not: Bu hafta Halide Edip Adıvar’ın 50’nci
ölüm yıldönümü. Hiç şüphesiz ki sadece romanları değil, Hindistan’ın geleceği
üzerindeki düşünceleri de İngiltere’de ve dünyada büyük akisler yaratmıştır.
Uluslararası bir aydındır. Gelecek hafta onun için etraflı bir tahlil
yapacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder