26 Ocak 2014 Pazar

İlber Ortaylı Röportajı-1

kaynak: http://www.logilife.com.tr/haberdetaytr-62-topkapi_sarayi_ona_emanet_prof_dr_ilber_ortayli_.aspx



Son yıllarda Osmanlı tarihi denilince ilk önce onun ismi zikrediliyor. Kitapları, ödülleri, televizyon programları ve akademisyenliğiyle ön plana çıkan Ortaylı, Topkapı Sarayı’nın modern padişahlık koltuğunda oturuyor.
 
Hepimiz ucundan kıyısından Osmanlı tarihiyle ilgilenir olduk. Geçmişimizi tartıştık, bildiklerimizin gerçek olmadığını gördük, şaşırtıcı bilgilere rastladık, okudukça, seyrettikçe tarihimize olan ilgimiz biraz daha arttı. Son yıllarda tarihin bu kadar çok sevilmesinde en büyük katkısı olan kişilerden biri kuşkusuz Prof. Dr. İlber Ortaylı. Tarihin içine biraz popülerlik katarak yazdığı kitapları, televizyon programlarında her konuda bilgi sahibi olduğunu duruşu ve konuşmalarıyla belli etmesi, onu insanlara biraz daha yakınlaştırıyor.
O anlattıkça tarihin derinliklerinde kaybolup gidiyorsunuz. Günümüzde İlber Ortaylı, kitapları ve yaptığı televizyon programlarının yanında bir başka sıfatla daha anılıyor. Kendisi, Cumhuriyet döneminde müzeleştirilen Osmanlı İmparatorluğu’nun kalbi olan Topkapı Sarayı’nın 2005 yılından beri müze müdürlüğü görevini üstlenmiş durumda. Osmanlı tarihine farklı bir tadla bakmamızı sağlayan değerli hocamız ilginç ama ilginçliği kadar gerçekçi fikirlerini bizlerle paylaşmayı bu makamda da devam ettiriyor.
Saray ve Ortaylı kelimeleri yan yana gelince, biz de sarayın, deyim yerindeyse son padişahı Prof. Dr. İlber Ortaylı’yla bir röportaj yaptık. Yoğun temposunda Ortaylı, röportaj için yarattığımız kısacık vakitte, bize tüm sıcakkanlılığıyla Topkapı Sarayı’nın dününe, bugününe ve geleceğine dair kayda değer bilgiler verdi.
Türkiye’de müzeciliğin 19. yüzyıldan itibaren gelişimi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dediğiniz gibi Türkiye müzeleri 19. yüzyılda teşkilatlandı. Burada mütevazi bir başlangıçtan söz etmek doğru olacaktır. Sultan Abdülmecit devrinde, İstanbul’un fethinden itibaren askeri depo olarak kullanılan Aya İrini’de, Tophane Müşhiri Marshal ve Ahmet Fethi Paşa, eyaletlerden topladıkları birtakım eserleri sergilemeye başladı. Sonra Müze-i Hümayun açıldı. Müzeyle ilgili nizamname hazırlandı, katalog yapıldı. Bahsetmeden geçemeyeceğim; Türkiye’nin sikke koleksiyonu çok zengindir. ?u anda aşağı yukarı bütün dünyada en çeşitli sikke koleksiyonu ve potansiyeli bizde. Bu, üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu.
Saray geçmişine dayanan Topkapı   ne zaman müzeleşti?
Topkapı Müzesi 1924 tarihinde kurulan yeni bir müze. Fakat bu demek değildir ki, müze o tarihte kuruldu. Saltanat devrinde de buradaki bazı vitrinlerde baba ocağına ait birtakım kıyafetler, eserler, tahtlar sergilenmiştir. Müzenin içerisinde yer alan Hazine Bölümü hiç değişmemiştir. Yani Fatih Sultan Mehmet’ten beri bu bölüm var. Yavuz Sultan Selim döneminde de onun mührüyle açılıp kapanan bir bölüm olmuştur. 1924’ten sonra sarayın diğer bölümleri kütüphane ve arşive ayrılmıştır.
Müzenin ne kadar ziyaretçisi var?Bugün yılda 2 milyon ziyaretçimiz var. Biz bundan çok şikayetçiyiz. Bu sayının azaltılması, bilinçli ziyaretçinin buraya çekilmesi lazım. Öncelikle burayı ziyaret eden okul çağındaki çocukların yaşlarını yükseltmek gerekiyor. Aşağı yukarı bir ilköğretim sonrası öğrenciler burayı ziyaret etmeli.
Ama müze gezileri eskiden beri hep ilköğretimin ilk yıllarında yapılır?Tamamen baştan savma bir hareket. Gelen öğretmen, hiçbir şey öğretmiyor çocuklara. Müzenin nasıl gezilmesi gerektiğini bilmiyorlar. Küçük çocuklara göre bir yer değil burası. Onların öncelikle Arkeoloji, Eski ?ark Eserleri gibi müzelere götürülmesi gerekiyor. Burada tarih derinliğini uyandıracak objelerle karşılaşacaklardır. Al başını getir Topkapı’ya... Bir kere Topkapı zaman olarak geç açılan bir müze. Burada bir karmaşıklık var. Topkapı bir müze değil, saray çünkü...
Buranın tanzimi ziyaretçiye göre yapılmamış. Bu, bugün de devam eden büyük bir problem. Neyi nasıl teşkil etmemiz gerektiği konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Pedogojik bakımdan ise yüzde 500 problem. Topkapı’ya küçük çocuklar getirilmemeli. Dediğim gibi ilköğretimden sonra getirilmeleri gerekiyor. Çünkü lise çağındaki gençler birtakım şeyleri yakalamaya, hissetmeye başlıyor.
Müze kartın ziyaretçi sayısının artmasında katkısı oldu mu?
Zaten vatandaşlarımız için müze kart şarttı. Bakanlık bu kartı çıkartarak çok doğru bir karar verdi. Yalnız ecnebiler için istenen 20.00 TL. komik bir fiyat. Bugün 10 Avro’ya dondurma yenir, böyle bir müze seyredilmez. Bunun derhal azami 50 liraya, yani 25 Avro’ya yükseltilmesi gerekiyor ki bu da küçük bir rakamdır. Ayrıca diğer bir sıkıntı da bilinçsiz gemi turistlerinin burayı ziyaret etmesi. O bir günlük durak sırasında başka eğlenceleri tercih etmelerini biz de tercih ederiz. Topkapı Sarayı kaldırmıyor. Ne yazık ki Türkiye’deki seyahat acentaları, ki birçoğunu ben yakından tanıyorum, imajları çok zayıf. Çok şey yapabilirler, turistlere değişik şeyler gösterebilirler. İstanbul’da sadece 12 saat kalacak bir insanın gemiden inip buraya tıkanmasının anlamı yok. Zaten çoğu sarayı bilmiyor. Burayı gezmek gibi özlemleri de yok.
Bütçe konusunda sıkıntınız var mı?Topkapı Sarayı, devletin yüzlerce müzesinden sadece biri. Devlet, az sayıda gelir getiren müzelerden biri olan Topkapı’nın gelirinin tümünü alıp bütün müzelere harcıyor. Bu hem doğru hem de çok sakıncalı. Bütçemiz zayıf. Sponsor bekliyoruz. Ülkemizdeki sanayiciler, bağış beklediğimiz insanlar, Avrupa’daki hele Amerika’daki gibi bağış yapmıyor. Ayrıca halkımızın buraya gelip gönüllü çalışması gibi bir eğilimi de yok. Oysa bunlar çok temel kaynaktır batı müzelerinde.
Fakat birçok insan bu ihtiyaçtan, gönüllü çalışmadan habersiz, bilmiyor.
Nasıl bilinmiyor? Biz ilan ediyoruz. Gelsinler, biz buluruz onlara yapacak iş. Efendim, bizimkilerin vakitleri yok böyle şeylere. Bizim milletin emeklileri boş oturur, boş konuşur. Genç yaşta hayatları kurumuş. Erken emekli oluyorlar ama işleri bitmiş.
Müzede sanal yeniçerilerin dolaşması gibi birtakım projeler vardı?
Bu tip projeler hâlâ söz konusu. Ama ben ilk önce sarayın Marmara tarafının istinat duvarlarının, mutfaklarının, elbise bölümünün ıslahının ve restorasyonunun yapılmasından yanayım. Bahsettiğiniz projelere girmeden evvel, dediğim şeyler halledilmeli.
Topkapı Saray’ı deyince insanların aklına genelde Harem ve Kutsal Emanetler Bölümü geliyor. Sarayı bunlardan başka özel kılan nedir? 
Dediğiniz gibi ön plana çıkanlar Harem ve Kutsal Emanetler Bölümü. Arşiv ve kütüphane uzmanların ilgi alanına giriyor. Burası çok orijinal bir saray. Hazine, Kutsal Emanetler ve Harem dışında başka bölümlerimiz de var. Fakat her bir bölümün restorasyonu şart.
Murat Bardakçı Kutsal Emanetler Bölümü’ndeki birçok eserin kutsal olmadığı yönünde bir tespitte bulundu. 
Beni ilgilendirmiyor. Kutsal Emanetler Bölümü, imparatorluktan devraldığımız gibi devam ediyor. 
Topkapı Sarayı’yla ilgili gündeme gelen ana başlıklardan biri de kayıp ve çalıntı eserler. Söylentiler doğru mu?

Yaptırdığım sayımlarda kayıp ve çalıntı bir şey çıkmadı. “Sağır duymaz uydurur” dedikleri gibi bizim millet de bir şey bilmez uydurur. Bu tür hikayeleri anlatmayı seven insanlar var. Misal; “Zümrüt çalınmış, eksilmiş. Çiniler de değiştirilmiş” diye konuşuyorlar.
İdil Biret konserinde yaşananlar gündemi bir hayli meşgul etmişti.
Bu konulara girmek istemiyorum. Doğru dürüst konserlerin olmasını istiyoruz. Konserden başka şeylerle uğraşan, reklam yapmak isteyen insanlar işi zorlaştırıyor. Sanat dediğimiz şey, bu tarz şeylere gelmiyor.
Osmanlı Tarihi üzerine olan kitaplarınız en çok satan kitaplar arasında. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Evet, Osmanlı Tarihi üzerine ilgi arttı. Bu da başka türlü münakaşaları gündeme getiriyor. Herkesin tarih üzerine bir şeyler yapması gerekiyor. İnsanlar beni okuyorsa, bundan memnun olurum. Eski tarzda monografi çalışmalarım var. Kitaplarımda biraz daha popüler yazmaya gayret gösteriyorum. Sanırım bu da bazı insanların ilgisini çekiyor. Ayrıca kitapların çok satılması da sanıldığı gibi servet getirmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder